SARAÇ
Saraçlık günümüzde kaybolmaya yüz tutmuş bir meslek.Otomobillerin olmadığı, ulaşımın daha çok hayvanlarla yapıldığı zamanlarda,binek hayvan için Eğer, semer gibi insanın oturabileceği ve yük taşıyabileceği araçları imal ederdi saraçlar. Bunun yanında deri ve deri mamülleri çanta, ayakkabı, körüklü çizme gibi insanların da ihtiyacını karşılarlardı.
Önemli bir zanaattı saraçlık. İçerisinde estetiklik içeriridi. Müşterinin şan şöhret ünvan ya da görünmek istediği kendini ifade etmek istediği ruh halini sosyal ve meslek hayatını yansıtabilmeliydi. Onun için saraçların ruhları genişti, bu onlara prestij de kazandırıyordu. Güzel bir atınalımlı ve heybetli bir eğeri neleri ifade etmezdi ki.... Güzel giyimli ve özel işlemeli heybetli bir eğer üzerindeki şahsın etki alanını daha insanların bulunduğu alana girerken hissettirirdi..Orada bulunanlar farklı karşılardı. İzzet ikram daha heyecanlı ikram edilirdi.Madden ya da manen, ama önemli biriydi muhakkak.
Tabii eğeri yapan kadar yaptıranında kültür düzeyi sosyal beceri düzeyi farklı olurdu. Herkes kaliteyi isteyemezdi. Fakir de olsa güzel bir eğeri isteyebilecek hadar beklentisi yüksek olurdu,görgüsü becerisi var demekti.Ya da önemli bir sosyal gurubu temsil edyor olabilirdi.Bu onu ayaklarındaki kunduraya,çantasına Eğerin aksesuarına yansımışsa kesin önemli bir insandı.
Saraçlar o günlerin adeta modacıları idi. Ne giyileceğine kullanılacağına daha çok onların önerileri yön verirdi
İşte bölgemizde bulunan Saraç adı Ali Rıza Can, Duran olarak da bilinir ancak herkes mesleği ile çağırır. 95 yıllık birktirdiği vizyonu ile. Zamanında Karaman'dan Kayseri'den Erzurumdan müşterileri vardı. Silifke ve Gülnar çevresinde köy köy gezmiş.Eğer yapmış. Semer Yapmış. Bazen misafir olduğu evde ocak tamir etmiş, bahçesine bakmış. Her konuda danışılan insan da olmuş.YApmış olduğu ayakkabıları, körüklü çizmeleri paşalar da giymiş köylü vatandaşlar da herkesin gönlüne el emeği göz nurunu ekmiş bugün yaşayan bir tarihi vizyonu temsil ediyor.
Sedece Saraç olarak değil, bunun yanında diğer konularda da kendine has tarzlar geliştirmiş bu biikimler.Ziraat alanında da örnek olmuş. Türkiye'nin ilk çağlasını ilk kaysısını kendisine ait aşı ve yetiştirme tarzı ile bölgesine örnek olmuş. Bademin önemsenmediği zamanlarda badem ekerken insanların eski köye yeni adet mi getiriyorsun diye eleştiri de almış ama o yılmamış. Dağdan koca kayaları fizik kurallarının en iyi bir şekilde uygulayarak felenklerle kaldıraç yaparak onlarca ton kayaları yerinden sökerek çıkrmış olduğu verimli toprakları alınteri ile yoğurarak velki de günümüzün en çevreci insanları olacak şekilde ağaçlandırmış.Hayatının her anına konsantre olmuş, kahvede geçirdiği zamanlar yok denecek kadar az.Evine gelirlerse misafirleri ile kulaktan kulağa anlatılan muhabbetler yapmış.Her işinde Saraç gibi denmiş.
Yine Altı erkek üç kız evladın hepsini 1950 yıllara göre önemsenecek derecede okutmuş kimi ilk okul kiğmi orta kimi lese ve üniversite okumuşlar. Örnek evlatlar da yetiştirmiş toplumda sevilen. Bu çabalar hep yoksulluğun doruk noktasında ama hep öz güven içerisinde.. Körüklü çizme,topuklu kundura Eğer ve semer imal ederek.
Oğulları okudukça ve dünyayı tanıdıkça baba bu işi daha büyük yerde yapalım geliştirelim dedilerse de o kendi memleketinde kalmayı yeğlemiş. Blkide şimdiki bir derimod ya da yeşil kundura olabilecekken.Belki de Anadolu kültrünüğn muhafazakar yapısı burada egemen olmuş.Kendi çağında çok badireler aşmış ama buraya kadar gelebilmiş.
Hala arkadaşım soruyor kaç yaşındasın o 95 diyor. Ekliyor;
Bir yörük gelmiş evine ayakkabı istemiş.
Kime demiş?
Anneme.
Kaç Yaşında
120
Birgün ayakkabıları yapmış yörük çadırına varmış yaşlı teyze ayakkabıları giymiş, 20 metre yürümüş. Sonra bu ayakkabıyı yapan benden fazla yaşasın diye dua etmiş, diye anlatıyor saraç. Yaşam sevinci ile duvardaki Eğeri gösteriyor, geçenlerde başlayan hastalığı geçince aynısını yapmak istiyor.
Birgün Gece yarısı çalışırken sormuştum. Dede bu saate kadar neden çalışıyorsun diye?
Çalışan insan düşünen insan yaşlanmaz dedim....
Anladım ki dedem ve onun gibilerin hayatında kalbini aklını sürekli çalışr vaziyette tutan ninsanlar ölseler de yaşasalar da, başkalarının kalbinde muhakkak yaşıyorlar.Yaşatılıyorlar.
Saraç gibi bir viyon altında....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder